Çeçenistan'daki Uluslararası Kayıplar Günü anması sırasında çekilmiş bir fotoğraf. 30 Ağustos 2014. (ICRC/Zumrat Magomedova)
YAZDIR

Rusya

Etnopolitik kaygılar ve bitmeyen acımasızlık: Bütün bu insanlar böylesi küçük bir yerde nereye kayboldu?

Çeçenistan’da kaybolanların trajedisi, neredeyse tamamen yok sayılan ve failleri tam anlamıyla cezasız bırakılan kayıpların muazzam ölçeği düşünüldüğünde, Kafkasya bölgesindeki otoriter rejimler ve etnopolitik çatışmaların içyüzüne ışık tutar. Rusya Federasyonu’nun resmi duruşundaki ilgisizlik, herhangi bir tanıma, hesap verme ve telafi politikasının yanı sıra, siyasi liberalleşme, demokratikleşme ve hukukun üstünlüğünü tesis etmeye yönelik eğilimlere karşı da katı bir ısrarcılık sergiliyor. Bu içinden çıkılması güç durum, ne yazık ki kayıp ailelerinin hakikati, adaleti ve hafızayı arayışlarında, yalnızca Kuzey Kafkasya bölgesinde değil, daha geniş küresel bağlamda yaşadıkları zorlukları mükemmel bir biçimde ortaya koyuyor. Ayrıca, geçmişte yaşanan vahşetin, bununla gereğince yüzleşilip, hesaplaşılmadığında mutlaka tekrarlandığını ve trajik izler bıraktığını bir kez daha kanıtlıyor.

Arka Plan

Rusya Federasyonu, Aralık 1994’te Çeçenistan’ın başkenti Grozni’yi, bağımsızlığını ilan etmiş olan Çeçen İçkerya Cumhuriyeti üzerinde siyasi ve askeri kontrol sağlamak amacıyla işgal etti. Çeçen askeri birlikleri, bu işgale karşı isyan ederek Aralık 1994’ten Ağustos 1996’ya kadar savaştı. Birinci Çeçen Savaşı, dönemin Başkanı Boris Yeltsin ile Çeçenistan’ın seçilmiş Başkanı Aslan Mashadov arasında, Mayıs 1997’de imzalanan barış anlaşmasıyla sonlandı. Anlaşma, ne yazık ki uzun sürmedi ve silahlı çatışma, Rus yetkililerin iddialarına göre, “Kuzey Kafkasyalı teröristler” tarafından planlanıp hayata geçirilen Rusya’daki apartman bombalamaları sonrası yeniden başladı. Çeçenistan’ın ikinci askeri istilaya uğraması, “terörizme karşı” bir operasyon olarak tanımlandı ve Terörizmle Mücadele ve Rusya Federasyonu’nun Müdafaası Yasası’na dayandırıldı. İkinci Çeçen Savaşı, Ağustos 1999 ile Nisan 2009 arasında, neredeyse on yıl boyunca devam etti ve yalnızca Çeçenistan topraklarını değil, Kuzey Kafkasya’daki komşu bölgeleri de etkiledi.

Ne birinci ne de ikinci Çeçen savaşlarında, çatışmada ölenlerle ilgili kesin bir sayı bulunmaktadır. Çeşitli tahminlere göre, ilk Çeçen savaşında on binlerce sivil yaşamını kaybetti. İkinci Çeçen savaşında durum daha da kötüydü. Farklı tahminler, ölü sayısını yaklaşık 25.000 olarak belirtmektedir. Bu insanların çoğu, şehir ve köylerin havadan bombalandığı ilk aylarda yaşamını kaybetti. Ölümlerden bazıları silahlı çatışmalar sırasında gerçekleşirken, askeri operasyonlar sırasında güvenlik güçleri tarafından gözaltına alındıktan sonra öldürülenler de oldu.

İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün raporlarına göre, her iki Çeçen savaşında da ağır insan hakları ihlalleri gerçekleşti; bunları hem Rusya Federasyonu güçleri hem de Çeçen silahlı kuvvetleri gerçekleştirdi. Öte yandan, Rusya Federasyonu ile onun tarafından kontrol ve himaye edilen Çeçen güçlerinin gerçekleştirdiği ağır ihlal sayısı, Çeçen silahlı kuvvetlerininkinden yüksek görünmektedir. İşkence, dayak ve fiziksel şiddet; cinsel şiddet ve tecavüz ile evlere ve yaşam alanlarına keyfi olarak el konması ve yağmalanması gibi, yaygın şiddet ve kötü muamele çok büyük ölçekte, ciddi insan hakları ihlallerine yol açtı. Binlerce insan askeri operasyonlar ve devam eden silahlı çatışmalar sebebiyle zorla göç ettirildi ve Çeçenistan’ın dışında, yerinden edilmiş halklar olarak yaşamlarını sürdürüyor.

Zorla kaybetmeler, Çeçen savaşları sırasında geniş kapsamda gerçekleştirilen en çarpıcı ağır insan hakları ihlallerindendir. İnsanların zorla kaybedilmesi, askeri mücadeleyi bastırma amacıyla Rusya Federasyonu tarafından sistematik bir strateji olarak kullanıldı. Silahlı Çeçen gruplara üye olduğu şüphelenilen kişiler ve onların aileleri hakkında bilgi alma bahanesiyle binlerce insanın tutuklanması, Çeçenistan’daki kirli savaş sırasında gerçekleşen sıradan, yaygın ve sistematik bir pratik hâline geldi. Uluslararası Af Örgütü’nün raporlarında, “İçişleri Bakanlığı’na göre, Çeçenistan’da 2000 yılı yazının sonunda 15.000 kişi savaşla ilgili olarak gözaltına alındı.” 1 diye belirtilmektedir. Bu rakam, özellikle savaşın son beş yılında artan şiddetin etkisiyle çarpıcı biçimde yükseldi: binlerce insan silahlı Çeçen gruplarıyla ilgili sorgulanmak üzere gözaltına alındı. Bazıları, ne yazık ki asla geri dönmedi.

Suç Örüntüleri

Çeçen savaşı sırasında zorla kaybedilen insanların sayısıyla ilgili kesin bir veri bulunmuyor. Bir Rus sivil toplum kuruluşu olan Memorial İnsan Hakları Merkezi, 1999’dan bu yana kaçırma, keyfi gözaltı ve tutukluluk olarak ifade ettikleri süreçler sonrasında, çoğunluğu erkeklerden oluşan, ama aralarında kadın ve çocukların da olduğu, 3000 ila 5000 arası insanın Çeçen Cumhuriyeti’nde kaybedildiğini tahmin ediyor. Bu sayıdan daha yüksek başka tahminler de bulunuyor. Çeçenistan’ın genişliğini (15.000 km2) ve cumhuriyetin toplam nüfusunu düşünürsek (1.200.000), kaybedilenlerin korkutucu boyutu daha da görünür hâle geliyor. Çeçenistan’da neredeyse her hane, zorla kaybetme olgusundan etkilenmiş durumdadır. Bir kayıp yakının çarpıcı biçimde ifade ettiği gibi: “İnsan böylesi küçük bir yerde bu kadar insanın nereye gittiğini merak ediyor.” Ayrıca, çatışma süresince, özellikle 2003 sonrası, zorla kaybetme ve kaçırmaların da dahil olduğu ağır insan hakkı ihlalleri Kuzey Kafkasya’nın diğer yerlerine, özellikle de İnguşetya ve Dağıstan’a sıçradı.

İnsanlar benzer birtakım yollarla gözaltına alınıyor ve sonrasında kayboluyordu. Özellikle temizlik operasyonları, zorla kaybedilmelerin hayata geçirilmesi bakımından çok önemliydi. Rus askerleri, Çeçenistan’da ev ve işyerleri arandığı sırada, köy ve kasabaların abluka altına alındığı temizlik operasyonlarını gerçekleştiriyordu. İddialara göre, amaç silahlara el koymak ve Çeçen isyancıları saklandıkları yerlerde yakalamaktı. Bu sebeple kaybedilenlerin çoğu ya büyük çaplı temizlik operasyonları sırasında gözaltına alınmış veya kaçırılmış ya da belirli bir hedefe yönelik temizlik operasyonları ve özel operasyonlar sırasında kaybolmuşlardı. 2 İnsanlar ayrıca kontrol noktalarından ve yollardan, gece baskınları sırasında evlerinden ve ayrıca tutukevleri ve polis merkezlerinden gözaltına alınıyordu.

Savaş alanına dönen Grozni’nin ortasında bir kadın. 1996. (James Nachtwey)
Savaş alanına dönen Grozni’nin ortasında bir kadın. 1996. (James Nachtwey)
Grozni’de Çeçen bir savaşçı nişancılardan gizleniyor. 1995. (Michael Evstafiev/AFP/Getty images)
Grozni’de Çeçen bir savaşçı nişancılardan gizleniyor. 1995. (Michael Evstafiev/AFP/Getty images)

Federal Güvenlik Hizmetleri (FSB) ve İçişleri Bakanlığı, Çeçenistan’daki temizlik operasyonlarının yanı sıra, diğer “terörizme karşı operasyonları” da yürütüyordu. Rusya Federasyonu; Savunma Bakanlığı birlikleri, İçişleri Bakanlığı’nın silahlı güçleri, çevik kuvvet (OMON ve SOBR), FSB birimlerinin yanı sıra, sınırlı sürelerde çalıştıklarından geçici polis olarak da adlandırılan Adalet Bakanlığı çevik kuvvetini konuşlandırmıştı. Öte yandan, 2002 sonrası çatışmanın Çeçenleşmesi olarak adlandırılan fenomen gerçekleşti. “[Bu], çatışmayı terörizme karşı bir operasyondan, ‘yerel güç organları ve güvenlik yapılarını sivil ve Moskova yanlısı personelle’ güçlendirmek suretiyle, Çeçenistan’daki yerel siyasetin takviye edilmesine doğru kaydıran bir hükümet politikasıydı.” 3 Çatışmanın Çeçenleşmesinin bir parçası olarak, eski silahlı isyancılar resmi olmayan bir af programı vasıtasıyla askeri birimlere dahil edildi. İkinci savaş sırasındaki yeni kaybolmalar, gece karanlığında, sabaha karşı kapıdan kapıya yapılan gözaltılarla gerçekleştirildiğinden, insan hakları aktivistlerinin gözaltı sürecini gözlemlemelerine engel oldu. Böylece, devlet görevlileri ile silahlı savaşçılar arasındaki ayrım muğlaklaşarak, zorla kaybetmelerden sorumlu kişilerin devlet görevlisi olarak teşhis edilmeleri önünde engel oluşturdu.

Zorla kaybedilenlerin çoğunun bedenleri bulunamamıştır ve binlerce insan, kayıtlı 52 toplu mezarın olduğu Çeçenistan’ın dört bir yanındaki işaretsiz toplu mezarlarda gömülüdür. Başlıca toplu mezarlardan biri, Çeçenistan’daki Rus federal ana askeri üssü yakınındaki Khankala’da bulundu.4 Kayıpların bedenleri, toplu mezarlarda ya da diğer boş arazilerde bulunduğunda ise işkence ve kötü muamelenin izlerini taşıyanlarının, ağır şekilde tahrip edilmiş oldukları görülüyordu.

Hukuki Durum

Hukuki durum olağanüstü zor bir nitelik taşırken, kayıp yakınları bitmez tükenmez çabalarıyla bunun üstesinden gelmeye çalışıyor. Rus makamların tutumu bu zorluğu çok iyi şekilde yansıtmaktadır: “[…] Başvuranların girişimlerine Rus makamların verdiği yanıtlar şeffaflıktan uzak ve sorumluluktan kaçınır nitelikte olup, genelde ellerinde bilgi olmadığını ve talebi başka bir birime yönlendireceklerini belirten bir açıklamadan oluşuyordu.” 5 Askeri ve sivil savcılar arasındaki sonsuz sürünceme, hukuk sisteminde zorla kaybedilenlerle ilgili karşılaşılan ilk ve en önemli sorun olarak görünmektedir. Bu sorun, ne yazık ki askeri savcıların kayıp yakınlarına başvurularını, askeri aygıt ve personelle ilgili meselelerde yetkisi bulunmamasına rağmen, sivil savcılara yapmaları yönünde devamlı talimat vermelerinden dolayı tırmanmıştır. Çeçen Cumhuriyeti Araştırma Komitesi Araştırma Bölümü Başkan Yardımcısı Paşayev’in hazırladığı bir rapora göre, askerler tarafından işlendiği iddia edilen aydınlatılmamış suçların soruşturulmasında sıklıkla karşılaşılan diğer sorunlar şu şekilde sıralanabilir: bilgi boşluklarının olaylardan yıllar sonra doldurulmaya çalışılması; çeşitli güvenlik birimleri ve askeri birimlerin arşivlerine erişim sağlamada yaşanan zorluklar; kayıp insanlara dair tek bir veritabanının olmaması; genetik araştırma yürütemeyen adli laboratuvarların yereldeki yetersizliği; askeri ve sivil soruşturmacıların yetkileri arasında ayrım yapmada hukuki çerçevenin belirsiz kalması; askeri soruşturmacıların askerler arasındaki potansiyel sorumlularla ilgili kanıt toplamada zayıf kalması ve cezai soruşturmalardan sonuç elde edilemeyen bir ortamda kayıp yakınlarına tazminat sağlayacak gerekli mekanizmaların olmayışı.6 İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün raporları da çok benzer bir durumdan bahsediyor ve sivil savcılıkların güçsüz konumunun, personellerinin yetersiz oluşunun, soruşturma açmada geç kalmalarının ve bazı durumlarda, soruşturmayı sürüncemede bırakmadan önce mevcut tanıkları sorgulamak gibi en temel adımları özensizlikten dolayı yerine getirmediklerinin altını çiziyordu. Ayrıca, askeri aktörler karşısında güçsüz olan sivil savcılıklar, kayıp yakınlarına yönelik acımasız bir tavır sergiliyordu. İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün görüştüğü kayıp yakınlarının çoğunluğu, savcılık görevlilerinin onları dinlemek konusunda çoğu kez isteksiz olduklarını, kayıp yakınlarıyla ilgili hakaretamiz ifadeler kullandıklarını ya da soruşturmayla ilgili bilgi almak için gelmeyi bırakmalarını söylediklerini belirtiyordu. Dolayısıyla resmi görevliler arasında Rus/Çeçen vakasındaki kayıp yakınlarına yönelik yaygın bir kayıtsızlık mevcuttu.

Ramazan Kadirov liderliğindeki Çeçenistan’ı ele alan Manon Loizeau belgeseli Chechnya: War Without Trace’den bir kare.
Ramazan Kadirov liderliğindeki Çeçenistan’ı ele alan Manon Loizeau belgeseli Chechnya: War Without Trace’den bir kare.

Dönemin başkanı Vladimir Putin, Şubat 2000’de Vladimir Kalamanov’u Çeçenistan’daki insan hakları konusuyla ilgili özel temsilcisi olarak atadı. Çeşitli insan hakları kuruluşları ve yapıları bu atamayı, Çeçenistan’daki insan hakları sicilini temizlemesi yönünde, Rusya’nın üzerinde giderek artan uluslararası baskıya karşı bir cevap olarak yorumladı. Kalamanov’un dairesinin elinde savaş sırasında, iki savaş arası dönemde ve 1994-1996 Çeçenistan savaşı sırasında kaybolan kişilerin bir listesi vardı. Aralık 2000 itibarıyla 462 kişinin isminin olduğu bu liste, İçişleri Bakanlığı’na gönderildi. Bakanlık, Çeçenistan’da halihazırda baktığı 255 vakaya ek olarak 145 yeni arama başlattı. 7 Ardından, 2007 yılı sonrası Başkan Ramzan Kadirov tarafından Nurdi Nukhazhiyev’in Çeçenistan’ın insan hakları ombudsmanı olarak atanmasıyla yeni soruşturmalar başladı, ama bunlar şimdiye kadar somut bir sonuç vermedi. Nukhazhiyev, hazırladığı raporlardan bir tanesinde şunları söylüyor: “Çeçenistan Savcılığı, terörizme karşı operasyonun [Ekim 1999’daki] başlangıcından bu yana 2826 kişinin kaçırılmasıyla ilgili olarak 2027 cezai soruşturma açmıştır. Bu dosyalardan 1873’ü ertelenmiş durumdadır; 74’ü ise askeri savcılığa sevk edilmiştir.” 8 Nukhazhiyev, terörizm karşıtı operasyonlar sırasında Çeçenistan’da 5000 kişinin kaybolduğunu resmi olarak kabul etmesine rağmen, bu soruşturmaların çoğu ne yazık ki çoğunlukla faydasız kaldı. Nukhaziyev, 30 Ağustos 2011’de Uluslararası Kayıplar Günü vesilesiyle yayımladığı, bu kabulü de içeren açıklamasında, bu konuyla ilgilenmesi için kurumlar arası tek bir birimin kurulması önerisini tekrarladı.

İlk grup önlem, ağır bir çaresizlik ve karmaşa hissi yaşayan mağdur ailelerin durumuyla ilgiliydi. İkinci grup önlem ise, soruşturmaların etkililiği ve cezasızlık sorunuyla.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) nezdinde ise durum, yerel hukuki ortama tam bir tezatlık teşkil ediyor. Mahkeme’nin gerekçelendirmesi, AİHM’deki ilk dava olan Bazorkina davasıyla başlayarak, dava konusu olaylardan elde ettiği ikinci derecedeki temel kanıtlar üzerinden, devletin sorumluluğunu belirleme isteğine dayanıyordu. Ki bu, Türkiye’yle ilgili içtihadı takiben, ileriye doğru çok büyük bir adım teşkil ediyordu. AİHM, Rus yetkililerin Mahkeme ile işbirliği yapma konusundaki isteksizliğinin—cezai soruşturmayı aydınlatacak belgeleri sağlamama—altını çizmiş ve Çeçenistan’daki çatışmanın bağlamının çok erken bir aşamadan itibaren hayati tehlike arz eder nitelikte olduğunu söylemişti.9 Her ne kadar zaman içinde farklı hukuki ayrıntılar üzerinden gelişseler de, devlet sorumluluğunun benzer bir gerekçelendirmeyle belirlendiği diğer öncü nitelikteki önemli davalar, Aslakonova, Isayeva ve 2009 yılındaki bir kaybedilmeyle ilgili olan Turluyeva davalarıdır. AİHM temel olarak, Rus makamların zorla kaybetmeler meselesinin üzerine gitmedeki sistematik başarısızlığını telafi etmek amacıyla iki tür önlem belirledi: İlk grup önlem, ağır bir çaresizlik ve karmaşa hissi yaşayan mağdur ailelerin durumuyla ilgiliydi. İkinci grup önlem ise, soruşturmaların etkililiği ve cezasızlık sorunuyla.10 Davaların çoğunu AİHM’e taşıyan —Memorial İnsan Hakları Merkezi’yle iş birliğiyle— Avrupa İnsan Hakları Savunuculuk Merkezi (European Human Rights Advocacy Centre – EHRAC) ve Stichting Rus Adalet Girişimi (Stichting Russian Justice Initiative – SRJI) gibi sivil toplum kuruluşlarıydı.

Hafızalaştırma Çalışmaları

Kayıp yakını olmak hiçbir yerde kolay değil, özellikle de Çeçenistan’da. Sevdikleri hors de combat kaçırılan kayıp yakınları tehdit edildi, dövüldü, göz altına alındı ve bazı uç örneklerde kendileri de zorla kaybedildi. Uluslararası Af Örgütü’nün bir raporunda, en çarpıcı örneklerden biri olarak, 2000 yılında Rus federal kuvvetleri tarafından gözaltına alınan ve akabinde kaybolan kocasını arayan ve Fatime Giseeva takma adıyla anılan bir kadının hikâyesinden bahsedilmektedir. Fatima Giseeva’nın emniyetten soruşturma talebinde bulunup, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvuru yapmasını takiben, kamuflaj üniformalı, maskeli birkaç asker Mart 2006’da bir sabah Giseeva’nın oğlunu, Grozni’nin banliyölerinden birinde yer alan evlerinin arka bahçesinden aldı. “Bir buçuk saat sonra yara bere içinde geri döndü ve çok şiddetli bir baş ağrısı çektiğinden yakındı. Gözlerinden biri kalıcı hasara uğradı. Annesinin, kocasının zorla kaybedilmesiyle ilgili şikayetini geri çekmesini isteyen askerler tarafından dövüldüğünü söyledi.” 11

Çoğunlukla kadınlardan oluşan kayıp yakınları, zaman zaman Grozni’nin park, bahçe ve meydan gibi kamusal alanlarında açık toplantılar ve protestolar gerçekleştiriyor. Yakınlarının fotoğraflarını tutarak, Çeçen toplumu, devleti ve sivil toplum kuruluşlarına Çeçen annelerin acısını dindirmek için gösterdikleri çabalara destek olma çağrısında bulunuyor. Temel talepleri ise, sevdiklerinin uygun şekilde defnedilebilmeleri için kemiklerinin bulunması. Sevdiklerini hâlâ hastanelerin bodrumlarında, askeri yapıların etrafında ve kemiklerini bulmayı umdukları diğer boş alanlarda arıyorlar. Kayıplarını ararken, “[…] sevdiklerini bulabilmeleri için ‘hizmet’ vermeyi öneren çıkar peşindeki aracılara bazen büyük paralar ödemek zorunda kalıyorlar.” 12 Resmi bir onarım vasıtası, tazminat programı ya da kayıpla başa çıkmaya yönelik bütüncül bir yaklaşım olmadığından dolayı, kayıp yakınları bu çıkarcı aracıların insafına bırakılıyor. Ayrıca, Kadirov’un siyasi vaatlerine rağmen, Çeçenistan’ın hâlâ kendine ait bir adli tıp laboratuvarı yok. Toplu mezarlardan çıkarılan kemikler defin için Çeçenistan’a iade edilmeden önce kimlik tespiti için ya Moskova’ya ya da Rostov-na-Donu’ya gönderiliyor. Dolayısıyla, resmi bir tanıma ya da onarım çabasının olmadığı bir bağlamda, hafızalaştırma çabaları, kayıp ailelerinin düzgün şekilde gömülebilmeleri için, sevdiklerinin kemiklerini edinmeye yönelik talepleriyle sınırlı kalıyor. Kuzey Kafkasya’da zorla kaybedilenlerin yakınları, en temel gereksinimlerden dahi trajik bir şekilde mahrumlar.

Bireysel Hikâye

ALİ VE UMAR MUSAEV

“Sizinki değilse, paranızı geri vereceğim”

8 Ağustos 2000’de bir Rus zırhlı personel aracı (APC), Gekhi dolaylarında saldırıya uğrayarak havaya uçuruldu ve ordu, köye yönelik bir “temizlik” operasyonuyla bu saldırıya cevap verdi. Bu operasyon sırasında, askerler tarafından takip edilen silahlı bir adam, Ali Musaev [1972 doğumlu] ve Umar Musaev’in [1977 doğumlu] ebeveynleriyle yaşadıkları eve girdi ve odalardan birinde saklandı. Hükümete göre, A. adlı adam yasadışı silahlı örgüt mensubuydu. Askerler makineli tüfeklerle evi mermi yağmuruna tuttu. O sırada, Musaev kardeşlerin yanı sıra, onların iki kız kardeşi, bir yeğenleri ve Musaev’lerin anne ve babası evdeydi. Musaev kardeşlerin iki yaşındaki diğer yeğenleri, avluda park edilmiş bir arabanın içindeydi.

A. ordunun eve attığı dokuz el bombası sonucu öldürüldü. Askerler sonrasında bedenini bir battaniyeye sardı ve Ali Musaev’in Zhiguli marka beyaz arabasına yerleştirdi. Daha sonra evi aradılar. O gün kendini iyi hissetmeyen ve yatakta uzanan Umar Musaev’in gözleri bağlandı ve evden çıkıp yere yatması emredildi. Komutanlardan biri olan Binbaşı S., Ali Musaev’e ait olan kimlik ve araba belgeleri ile araba anahtarını aldı. Sonrasında Ali Musaev zorla arabaya bindirildi. Umar Musaev ise, plakası görünmeyen bir APC’ye konuldu. Her ikisi de götürüldüler.

Yakınları, kaybettikleri akrabalarının fotoğraflarına bakıyor. Çeçenistan, 2014. (ICRC/Zumrat Magomedova)
Yakınları, kaybettikleri akrabalarının fotoğraflarına bakıyor. Çeçenistan, 2014. (ICRC/Zumrat Magomedova)

Ali ve Umar Musaev’in anneleri Aminat Musaeva, birçok resmi makama başvurmuş ve çocuklarının akıbetini sormuş. Bu arada, Musaev’in komşuları, onlara 11 Ağustos 2000’de Rus televizyon kanalı NTV yayınında, Ali Musaev’in bedeninin 8 Ağustos 2000’deki Gekhi “temizlik” operasyonu sırasında öldürülen bir isyancıya ait şekilde gösterildiğini söylemiş. Aminat Musaeva, bunu takiben, sivil savcılığa ulaşarak onlara o günkü vurma olayına karışan ordu mensuplarının isminin de belirtildiği yayından bahsetmiş. Sivil savcılık müfettişi, ulusal bir kanalda Ali Musaev’in ölü bedeniyle birlikte gösterilen yüksek rütbeli askerleri sorgulama yetkisinin olmadığını söylemiş. Aminat Musaeva, ayrıca, Khankala’daki askeri üsse girmeyi başarmış. İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne, savcılık görevlisinin çok şaşırarak kendisine “Kadın! Sen nasıl buraya girdin?” dediğini anlatıyor. Musaeva, oğullarının durumunu açıklamış ve görevliye ölü oğlunun yüksek rütbeli subayların elinde olduğu videokaseti izletmiş. Öte yandan, üsse bir daha girmek istediğinde kontrol noktalarından geçememiş.

Sonraları bir asker, oğullarının gömüldükleri yerle ilgili olarak Aminat ve Alamat Musaev’e (babaları) bilgi satmayı teklif etmiş ve her bir oğul için 5000 ruble (yaklaşık 178 USD) istemiş. Fiyatı her bir oğul için 2000 rubleye (yaklaşık 75 USD) indirmeyi başarmışlar ve asker onlara söz konusu mezar yerinin yakınındaki bir haçla belirtildiği, elle çizilmiş küçük bir harita iletmiş ve söz vererek “sizinki değilse paranızı geri vereceğim.” demiş. İnsan Hakları İzleme Örgütü raporunda sonra [Eylül 2000’de] olanlar şöyle tarif ediliyor:

“Musaevler, yerel yönetim, ordu komutanı ve savcılığa haber verdikten sonra mezar yerine gitti. İdarenin yerel yöneticisi de oraya geldi ve yanında bir doktorla adli tıp uzmanı getirdi. Sonrasında iki çukur buldular —birinde üç cenaze, diğerinde ise bir cenaze vardı. Alamat Musaev, İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne cenazelerin durumunu tarif etti: ‘[Cenazeleri] ancak sonra gördüm. Mezar açılırken değil. Mezarlığa getirdikleri zaman. Büyük oğlum Ali’yi gördüm ve gördüğümde bayıldım. Diğerleri tanınmayacak hâldeydi çünkü köpekler tarafından yenmişlerdi ve yalnızca kemikleri kalmıştı… [Umar’ı] yalnızca dişlerinden teşhis edebildik.’” 13

Dosya, 2001 yılında, Ali ve Umar Musaev’in aileleri tarafından Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne taşındı. Mahkeme oybirliğiyle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 2, 3, 5 ve 13. maddelerinin ihlal edildiğine ve Rusya’nın kaybolmalar ve cinayetlerden sorumlu olduğuna hükmetti.

Ek – Kırım ve Ukrayna Bağlamı

Zorla kaybetmeler ne yazık ki son birkaç yıldır tekrar gündeme gelmeye başladı. Kırım, 2014 yılında Rusya Federasyonu tarafından ilhak edildi ve bunu paramiliter “Kırım meşru müdafaa” gruplarının desteğini alan Rusya’nın askeri müdahalesi izledi. Rusya Federasyonu Başkanı Vladimir Putin, 23 Şubat 2014’te, “Kırım’ın Rusya Federasyonu’na geri dönüşü” için çalışmaya başlama kararını aldığını söyledi. Kırım Parlamentosu’nun dağılmasıyla, Kırım Özerk Cumhuriyeti Yüksek Konseyi ve Sivastopol Şehri Konseyi, Ukrayna’dan bağımsız olacak bir devlet (“Kırım Cumhuriyeti”) kurmak amacıyla, Kırım ve Sivastopol’ün bir araya geleceğini ve eğer yaklaşan referandumda Kırım sakinleri Rusya Federasyonu’yla birleşme kararı alırsa, Federasyon’la entegrasyon yoluna gireceklerini bildiren ortak bir Bağımsızlık Beyannamesi’ni benimsedi. Referandum sonrası 18 Mart 2014’te, Rusya Federasyonu ve “Kırım Cumhuriyeti” bir “katılım anlaşması” imzaladı.

Bu bağlamda, Kırım sakinleri üzerinde Rusya Federasyonu vatandaşlığı baskısı ve Ukrayna taraftarı aktivistler, Maydan aktivistleri ve Kırımlı Tatar aktivistlere yönelik büyük bir şiddet dalgası başladı. Bu arada, Kırımlı Tatar nüfusun özerk bir kurumu olan Meclis, destekçilerini hedefleyen bir baskı dalgasıyla birlikte kapatıldı. Siyaset sahnesinde zorla kaybedilmelerin yanı sıra diğer baskı, işkence ve kötü muamele biçimleri belirmeye başladı. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği’nin raporuna göre, ortadan kaybolan ve hâlâ kayıp durumda olan hepsi erkek olmak üzere 10 vaka bulunuyor: Bunlardan altısı Kırımlı Tatar, üçü etnik Ukraynalı ve biri de Rus-Tatar. Bunlardan yedisi 2014’te, ikisi 2015’te ve biri 2016’de kaybolmuş. Zorla kaybedilmeler olgusunun trajik biçimde yeniden gerçekleşmesi, devlet suçları ve mezalimiyle yüzleşmenin, hesap verebilirliği sağlamanın hayati önemini bir kez daha ortaya koyuyor ve doğru biçimde ele alınmadığında ortaya çıkan sonsuz döngüyü mükemmel biçimde sergiliyor.

Kaynakça

Avrupa İnsan Hakları Savunuculuk Merkezi (EHRAC). EHRAC Annual Report 2010. Londra: EHRAC, 2010. Erişim tarihi: 10 Aralık 2017. http://ehrac.org.uk/wp-content/uploads/2014/10/EHRAC-AR-2010.pdf

Barrett, Joseph. “Chechnya’s Last Hope? Enforced Disappearances and the European Court of Human Rights.” Harvard Human Rights Journal 22, sayı 1 (2009): 133-143.

Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği. Situation of human rights in the temporarily occupied Autonomous Republic of Crimea and the city of Sevastopol (Ukraine). Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği, 2017.

Chevalier-Watts, Juliet. “The Phenomena of Enforced Disappearances in Turkey and Chechnya: Strasbourg’s Noble Cause?” Human Rights Review 11 (2010): 469–489.

Gilligan, Emma. Terror in Chechnya: Russia and the tragedy of civilians in war. Princeton: Princeton University Press, 2010.

İnsan Hakları İzleme Örgütü. Russia/Chechnya, The “Dirty War” in Chechnya: Forced Disappearances, Torture, and Summary Executions. Londra: İnsan Hakları İzleme Örgütü., 2001.

İnsan Hakları İzleme Örgütü. Worse Than a War: “Disappearances” in Chechnya—a Crime Against Humanity. Londra: İnsan Hakları İzleme Örgütü, 2005.

Koroteev, Kiriil. “Legal Remedies for Human Rights Violations in the Armed Conflict in Chechnya: The Approach of the European Court of Human Rights in Context.” Journal of International Humanitarian Legal Studies 1, sayı 2 (2010): 275–303.

Uluslararası Af Örgütü. Russian Federation: What justice for Chechnya’s disappeared? Londra: Uluslararası Af Örgütü, 2007.

Van der Vet, Freek. “Seeking Life, Finding Justice: Russian NGO litigation and Chechen Disappearances before the European Court of Human Rights.” Human Rights Review 13 (2012): 303–325.